Vehhabiler ve Vahhabilik hakkında bilgi. Vehhabilik mezhebinin kuruluşu inanışları, yayılması ve savaşları hakkında bilgi.
XVIII. yüzyılda Arabistan’ın iç kesimlerinde Muhammet bin Abdülvehhap tarafından kurulan bir Müslüman mezhebinin taraftarlarına denir.
Vehhabilik önceleri bir dini inanış olarak çölde yayıldı. Amacı İslamlığı kötü ve köksüz inanışlardan kurtarmaktı. Dinde ve inanışta gerçeğe uymayı savunuyordu. Vehhabiliği kuran adam aşiret reisi olmadığından devlet kurma işine girişemedi. Ancak bu mezhep iki yüzyıl boyunca Arabistan Yarımadası’nın siyasi tarihinde son derece önemli bir rol oynadı.
Kurucusu ve İnanışları : Vehhabiliğin kurucusu Necitli bir din adamı olan Muhammet bin Abdülvehhap’tır (1691-1787). Şam’ da din öğrenimi yapan Muhammet, Necit’e dönünce cahil çöl Arapları’na inançlarını aşılamaya başladı.
Vehhabiliğin başlıca esasları şunlardır: Tanrı’ya doğrudan doğruya ve aracısız ibadet edilir. Peygamber veya ermişlerin mezarına gidip dua etmek, cesetten yardım istemek, küfürdür. Şeyhlerden, tarikatlardan, Tanrı adına yardım istemek büyük günahtır. Tanrı adına sadaka vermek ve almak İslam dininde yoktur. Tek uyulacak kitap Kuran’dır. Tanrı’dan başka kimsenin söz ve emri Müslümanlığa uygun değildir. Bunları dinlemek ve yapmak küfürdür.
Vehhabilik bu inanışları ile tekkeleri, mezar ziyaretini, hatta Kabe’yi putperest geleneği sayarak kaldırma yoluna gidiyordu. Peygamberlerden yardım istenmesini aracılar ile yapılan dua ve ibadetleri küfür sayıyor, Tanrı’dan başka hiçbir kuvveti tanımıyordu. Halbuki o çağlarda Müslümanların hepsi, Vehhabiliğin küfür saydığı bu şeyleri yapıyorlardı.
Bu kökleşmiş itikatlarla mücadeleye girişen Vehhabîler, çok geçmeden fikirlerini yaymaya başladılar. Vehhabîlerin sayısı günden güne artmaya başladı.
Yayılış ve Savaşları : Çöl Araplarının çoğuna bu yeni mezhebi kabul ettiren Muhammet bin Abdülvehhap, devlet kurmak için yanıp tutuşuyordu. Bunun için Necitli bir şeyh olan Saud bin Muhammed’e başvurdu. Yeni inanışlara bağlanırsa bütün Arabistan’ı ele geçirip sultan olacağına onu inandırdı.
O sırada Necit’in çevresi Osmanlılar’ın egemenliği altındaydı. Ayrıca Osmanlı Sultanı “Halife” unvanını da taşıdığı için mezhebin yöneticileri, Osmanlılar’la hemen bozuşmadılar. Mezhep bütün XVIII. yüzyıl boyunca Arabistan’ın içinde yayılıp, kökleşti.
XIX. yüzyıl başında yeni mezhep artık Müslüman dünyasında tanınmıştı. Vehhabiler yavaş yavaş Hicaz’a etki yapmaya, İstanbul’a karşı gelmeye başladılar.
Vehhabîlik inanışının başına siyasi lider olarak geçen Saud bin Abdülaziz 1801’de hücuma geçti. Kerbela’yı ve Mekke’yi aldı. Böylece Vehhabilik inanışlarına uygun bir devletin temeli atılınca Osmanlı devletinin de gözleri açıldı. Fakat Padişahın bu ayaklanmayı bastıracak kudreti yoktu. Vehhabiler ele geçirdikleri yerlerdeki mezar ve türbeleri yıkıyorlardı.
Nihayet 1811’de Mısır Valisi Mehmet Ali Paşa Vehhabilere karşı harekete geçti. Oğlu Tosun Paşa önce Medine’de Vehhabiler’e yenildi. Fakat 1813’te Mekke, Medine ve Taif’i alarak Vehhabiler’i kaçırdı. Hicaz ile Kabe’yi kurtardı. Daha sonra Mehmet Ali Paşa da büyük bir ordu ile Hicaz’a geçerek, Vehhabiler’i ezdi. Vehhabî ileri gelenleri 1818’de istanbul’a getirilerek idam edildi.
Vehhabiler ağır bir yenilgiye uğramalarına rağmen Vehhabilik, Necit’te gene bir mezhep olarak yaşadı. XIX. yüzyılın sonlarında Saud ailesi çölde eskisi gibi kuvvetlenmişti.
Yapılan yeni çarpışmalar sonunda, Saud çölü eğemenliği altına aldı.
İttihat ve Terakki hükümeti çölde Vehhabileri yenmenin güçlüğünü düşünerek onlarla bir antlaşma imzaladı. Buna göre Vehhabi Emiri, vezir rütbesi ile Necit valisi olacak valilik babadan oğula kalacaktı.