Konya Akşehir İlçesinin Tarihçesi, Tarihi Gezilecek Yerleri ve Özellikleri

0
Advertisement

Konya Akşehir ilçesinin tarihi ve tarihçesi. Akşehir ilçesinde bulunan tarihi mekanlar ve eserlerin yerleri, isimleri ve özellikleri.

Akşehir Tarihi

Günümüzdeki yerleşim merkezinde Bizans döneminde Philomelion Kenti vardı. Selçuklulardan sonra Karamanoğullarının, Eşrefoğullarının ve Hamitoğullarının eline geçen kent Yıldırım Bayezit döneminde, 1381’de Osmanlılar tarafından Isparta ile birlikte 80 bin altına satın alındı. Kent 1467’ye kadar Karamanoğulları ile Osmanlılar arasında birkaç kez el değiştirdi. Bu tarihten başlayarak sürekli Osmanlı yönetiminde kaldı. Kurtuluş Savaşı’nı sona erdiren Büyük Taarruz‘un planlaması burada yapıldı. 1923’ten bu yana Konya’nın bir ilçesidir.

Akşehir

Kaynak: commons.wikimedia.org

Tarihsel Eserler:

İlçe ve çevresi Anadolu’nun en eski yerleşme alanlarından birisi olduğu gibi Türk dönemi mimarlık anıtları açısından da oldukça zengindir. Özellikle ilçe merkezinde çoğunluğu Anadolu Selçuklu döneminde yapılmış çeşitli türde mimarlık eseri vardır. Ancak tarih kaynaklarında varlığından söz edilen çok sayıda eserin günümüze gelmediğini, gelenlerin büyük bir bölümünün de önemli ölçüde değişikliğe uğradığını belirtmek gerekir. Kentin Türk dönemine ait en eski tarihi yazıtı Ulu Cami minaresi üzerinde bulunmaktadır. 1213 tarihli yazıta göre minare, Ebu Sait İbrahim tarafından yaptırılmıştır.

Yanındaki Ulu Cami’nin zaman içinde geçirdiği değişiklikler nedeniyle oldukça bozulduğu görülmektedir. Payeler ve devşirme sütunlar üzerine kubbeye dikey nefler ve mihrap önü kubbesiyle çok ayaklı tipik ulu cami şemasına sahiptir. 1223 tarihli Altın Kalem Mescidi ile 1224 tarihli Feruhşah / Mahmut Hayran Mescidi ise günümüzde yapı değerlerinden çok, kullanılan devşirme malzeme ve yazıtlarının erken tarihli oluşuyla önem taşırlar.

Anadolu Selçuklu mimarlığının mescit türü yapılarından iki önemli örnek de Akşehir’de yer alır.

Bunlardan 1226 tarihli Güdük Minare Mescidi ile 1235 tarihli Küçük Ayasofya Mescidi önem taşır. Güdük Minare’nin cephesi tuğladan sivri kemerlerle biçimlendirilmiş, bunları kaplayan sırlı tuğla ve çiniler zaman içinde döküldüğünden yalnızca kapı üstünde firuze yıldız ve haç biçiminde çinilerden bir sıra kalmıştır.

Küçük Ayasofya Mescidi ise yalın, tek kubbeli bir yapıdır. Kubbesi zikzak biçiminde sıralanmış sırlı tuğla süslemeli olup tepesinde firuze ve mor renkli çinilerden geometrik bir dolgu vardır. Kubbeye geçiş Türk üçgenleriyle sağlanmıştır. Kubbe kasnağında firuze ve mor renkte mozaik çinilerden örgülü kûfi yazıya benzer bir bezeme kuşağı uzanmakta, onun altında ve üstünde bir dizi halinde firuze renkte küçük çanaklar sıralanmaktadır. Akşehir’de bugün içinde ibadet edilen yapılardan Anadolu Selçuklu dönemine tarihlenen Kalaycı Mescidi ile Kızılca Mescit 1337 tarihli Ambardar İplikçi Camisi, 1510 tarihli İmaret Hasan Paşa Camisi anılması gereken tarihsel eserlerdir.

Advertisement
Kaynaklar Fatih Sultan Mehmet döneminde Akşehir’in dört önemli medreseye sahip olduğu belirtirler.

Sahip Ata Medresesi, Kadı izzettin Medresesi, Nasrettin Hoca Medresesi ve Emir Yavı Medresesi adlarındaki bu eğitim yapılarına karşılık Osmanlı İmparatorluğunun son dönemlerinde Akşehir medreselerinin 21’e yükselmiştir. Çoğu dayanıksız malzemeyle yapılan, bir bölümü de bakımsızlık nedeniyle ortadan kalkan bu yapılardan günümüze yalnızca Sahip Ata Medresesi/Taş Medrese gelebilmiştir. Yazıtına göre 1250’de ünlü Selçuklu veziri Sahip Ata Fahrettin Ali tarafından yaptırılan medrese aslında bir külliye iken, yapılar topluluğundan bugün yalnızca tek kubbeli mescit ile medrese ve yan eyvana bitişik bir türbe kalabilmiştir. Yapının cephesi; mermer taçkapı, tuğla malzemeyle yapılan son cemaat yeri ve türbenin iki renkli taştan eyvanı ile etkileyici bir görünüş kazanmıştır. Cephenin solunda, Selçuklu döneminden çok az örneği günümüze gelen çift şerefeli bir minare yükselir. Üç eyvan-lı ve açık avlulu bir plana sahip olan medresenin türbe, mescit ve minaresi mozaik çinilerle bezelidir. Medresenin revakları ve arkadaki hücreleri harap durumdadır.

Akşehir

Kaynak: commons.wikimedia.org

Akşehir ve çevresi mimarlık değeri taşıyan mezar anıtlarıyla olduğu kadar erken Türk dönemine ait mezartaşlarının bulunduğu mezarlıklarıyla da ünlüdür. Türk mizahının en büyük ustası olarak tanınan Nasrettin Hoca’nın mezarı Akşehir’dedir. Nasrettin Hoca Türbesi olarak anılan yapı, aynı adı taşıyan mezarlığın içinde yer alır. İlk yapımına ait yazıtı bulunmayan türbe, 1905’te tümüyle onarılmış, 1939’da da onarım yenilenmiştir. Etrafı açık, altı adet sütuna oturan bir kubbenin altındaki tek sanduka Nasrettin Hoca’ya aittir.

Akşehir’in ilk biçimini büyük ölçüde koruyabilen en eski mezar anıtı Emir Yavtaş Bey Türbesi dır. 13. yüzyılın ikinci yarısından kalan “Eyvan Türbe” planlı bu yapı, taş ve tuğla karışımı malzemeyle yapılmıştır. İçinde yatan kişinin ölüm tarihi olan 1268 yılı dikkate alındığında daha eski tarihli olması gereken Seyyit Mahmut Hayrani Kümbeti ise bugünkü biçimini Karamanoğulları dönemine rastlayan 1409′ da almıştır. Taştan bir kaide üzerindeki tuğladan çok köşeli ve dilimli bir gövde ile silindir biçiminde bir külah bu yapının dış görünüşünü belirler. Üç renkli sırlı tuğla bezemelerle bunların arasına sonradan yerleştirilen yıldız ve haç biçimi çinilerle zenginleştirilmiştir.

Bezemelerin dışında, yalnızca mimarlık açısından Seyyit Mahmut Hayrani Kümbeti’nin küçük bir benzeri de, yine Karamanoğulları dönemine tarihlenen Yağlı Dede/Şeyh Eyyüp Türbesidir.

Kentin dikkati çeken öteki mezar anıtları arasında yazıtları bulunmadığı için kesin tarihleri saptanamayan :

Nimetullah Türbesi, Şeydi Yunus Türbesi ile Turabi Türbesini anmak gerekir. Yurdumuzun doğusunda Van Gölü kıyısındaki Ahlat ile birlikte Türkiye’nin en zengin ve en eski mezar taşlarına Akşehir sahiptir. Akşehir’de tarihsel taşlar, müzeye toplanan örnekler dışında, beş büyük alanda toplanmıştır. Bu mezarlıklar; Nasrettin Hoca Mezarlığı, Çığrık Dede!Şeyh Nasuh Çevriği Mezarlığı, iydelik Mezarlığı, Sinanettin Dede Mezarlığı ve Hacı Hamza Mezarlığı’ dır.

Akşehir’de ayrıca en eski çeşme olarak tanınan İbre Çeşmesi yer almaktadır. Üzerindeki yazıttan hazne bölümünün 1272’de yenilendiği anlaşılan Mustafa Bey Çeşmesi,1915 tarihli Musalla Çeşmesi, 1329 tarihli Meydan Hamamı, 1900 tarihli Orta Hamamı/Mavras Hamamı kentin su bulunmaktadır. Ayrıca temizlik sorununa hâlâ katkıda bulunan tarihsel yapılar olarak bilinirler. Kurtuluş Savaşı sırasında 9 ay süreyle Garp Cephesi Karargâhı olarak kullanılan yapı, 1964’te Milli Eğitim Bakanlığı tarafından onarılarak Akşehir Atatürk Müzesi adıyla müzeye dönüştürüldü

Advertisement


Leave A Reply